rezillik bombası,zebil ziyan

mezuniyet yemeği diye bi'şey var. giyinip süslenmek lazım. şık olmak lazım. şimdi profesörler,doçentler falan, aynı masada oturacaksın, 4 yılda bir ve ilk defa, yıllardır can ciğer kuzu sarmasıymışsın gibi samimi olacaksın yemek bitene kadar. dargın olduğun arkadaşlarına ağlamaklı gülümseyişler atacaksın. kasım kasım kasılacaksın. hiç gitmek istememiştim, hiç gidesim yoktu... Duygu hatır koymasaydı gitmezdim. Duygu'yu kıramadım.


elimizde kıyafetler,ayakkabılar, izmit'e gidiyoruz. trenden inmemizle şanssızlıklar başladı. duygu'nun elbisesini askısı çıktı. öyle bağlasan bağlanmaz,bi yere sokuştursan sokuşturulmaz bi askı.. anca iğne iplik olacak dikeceksin ya da bi çengelli iğneyle tutturacaksın. yok ki yanımızda öyle şeyler. ellerimiz poşet,çanta dolu. duygu bi eliyle elbisesini askısını tutuyor. hızlı hızlı yürüyoruz çarşıya doğru. ilk gördüğümüz tuhafiyeye girdik. içerde karı-koca yaşlı bir çift. ben nefes nefese soruyorum:

-teyze bize çengelli iğne lazım.
-tabi yavrım vereyim. kaç tane lazım?
-bir tane yeter.
-aa bir tane iğneyi netceniz?
-teyze, arkadaşın elbisesinin askısı koptu,şimdilik onu tutturacağız.
-hmm...böyük mü olsun küçük mü?
-teyze nasıl olursa olsun ver bir tane işte.

kocasına işaret etti,kocası yavaş yavaş ayağa kalktı, iğne kutularının olduğu rafı aramaya başladı. yaşlılıktan olsa gerek, bukalemun gibi hareket ediyordu adamcağız. biz de bekliyoruz. teyze dayanamadı sordu:

-hayırdır yavrım düğüne mi gidiyonuz?
-yok teyze mezuniyet yemeğimiz var da, oraya gidiyoruz.
-aaa liseyi mi bitidiniz? (ne de güzel bir iltifat oldu...)
-yok teyze, üniversiteden mezun olduk.
-aaa...üniversiteden mi?

teyze bi an durdu bize baktı. bir duygu'ya bakıyor bir bana...gözleri kızardı. allah allah ne oluyor ki demeye kalmadı ağlamaya başladı..

-ah yavrılarııımmm... ah gözellerim benim...(etekliğine sıkıştırdığı mendili çıkardı,gözlerini siliyor bi taraftan) ah ananız babanız nasıl da mutludur gari şindi...(sesi boğuklaşıyor) Nuri bey bak görüyonmu gari, hayırlı evlatlara bak hele... ah gızlarım beniiimm....benim de torunum bitirdi mektebini, o da mezun oldu sizin gibi...ah gençlik ah... Nuri, mektep balosuna gidiyolar...(hıçkırıyor)

ne olduğunu anlayamadık. hem şoktayız hem üzülüyoruz teyze ağlıyor diye, hem de kendimizi tutmasak güleceğiz tüküre tüküre, ayıp olacak. duygu'ya baktım, gözleri dolmuş. bu sırada amca çengelli iğne kutusunu buldu da konu dağıldı allahtan. iğneyi aldık, askıyı elbiseye tutturduk, gidicez artık. teyze sildi gözlerini, sümkürdü burnunu. iğnenin parasını da almadılar. işimiz bitti çıkıcaz gidicez artık, gidemiyoruz... bi türlü çıkamadık oradan. teyze ellerimizi tuttu:

-hadi gidin gari, gidin eğlenin...ah gençlik ah...kahpe hayat, su gibi geçiyor. benim torun da bitirdi mektebini. gidin hadi...

öptük ellerini çıktık. içimiz bi buruldu bi karıştık bi ambele olduk. yurdum insanı işte. benim hiç gitmek istemediğim mezuniyet yemeği için teyze heyecanlanıp ağlıyor. "yine gelelim teyze'yi görmeye" dedik. 3 ay oldu. daha gitmedik...

gece tek kelimeyle felaketti. dargın olduğum arkadaşlarımla sahte ve mecburi sohbetler, aldığım kilolar yüzünden göğüslerimi iyice sıkan elbisemin nefes aldırmaması...tabi bi de istemeye istemeye gittiğim gecenin yıllarca konuşulacak "en komik duruma düşen"i olmama neden olan bomba olay...

bizim bölümün araştırma görevlilerinden Fehmi, içkinin dozunu kaçırıp fotoğraf makinemi eline geçirip fotoğraflarımı çekmeye çalıştı. biraz daha içti, artık konuşamaz hale geldi, dansa kaldırdı. müzik de öyle dans müziği değil. "şappidi hoppidi" bi ritm. adam sarhoş. tuttu ellerimi, döndürmeye başladı beni. hani küçükken kollarımızı uzatıp iki kişi turbo hızda dönerdik ya, aynen öyle. ayağımda topuklu gereksiz rüküş bi ayakkabı. elbisemin etekleri karşılama halısı gibi uzun, ayaklarıma dolanıyor. "hoca, yapma etme düşücem" diyorum, gülüyor daha da hızlanıyor. "hoca, bak düşücem çok kötüyüm" diyorum, dinlemiyor... e bende içmişim dengemi sağlayamıyorum. Fehmi'nin son hamlesi, gecenin bombası oldu. ellerimi bıraktı. yere nasıl yuvarlandım, insanlar ne tepki verdi hatırlamıyorum. sadece patlayan kahkahaları hatırlıyorum. sonradan söylediklerine göre çok estetik düşmüşüm böyle döne döne...

düştüm,kalktım, herkes orada, Duygu yok. O da çok içmişti. acaba bi yerde sızdı mı diye düşündüm. çıktım salondan, duyguyu arıyorum. tuvaletlere girdim çıktım yok. balkona baktım yok. bara baktım orda da yok... bi süre sonra kendi çıkıp geldi, gülüyor,kıpkırmızı olmuş.

Eda'yla Ulaş, iki sevgili, allengirli ortamdan uzaklaşıp yalnız kalmak için balkona çıkmışlar. balkonun en ucunda da bir alt katın balkonuna inen merdivenler var. en kuytu orası diye merdivenlere gitmişler. merdivenlerde ayakları bi şeye çarpmış. bi bakmışlar, duygu basamaklarda uyuyor... dürtmüşler bunu, kalkmış, güle güle dans pistine gelmiş. dansa devam ediyor bıraktığı yerden. "nerdeydin,her yerde seni aradım" dedim, "yıldızlar çok güzeldi, merdivenlerde uyuyakalmışım. merdiven basamaklarının bu kadar rahat olacağını tahmin edemezdim. kendi yatağımdan rahatlar" dedi. ne kadar güldüğümü hatırlamıyorum...

(biterken "the sound of taxim beyoğlu-gross" çalıyordu.) http://rs320.rapidshare.com/files/115983915/2008-The-Sound-Of-Taxim-Beyoglu-A.Asmin.rar




0 yorum: