YALANCI ATATÜRKÇÜLER




Siz, Atatürkçü müsünüz? Büyük çoğunluğunuzun “evet” dediğini duyuyorum.

Siz yalancı mısınız, diye soruyorum. Hepinizin birden “hayır” dediğini duyuyorum.

Bizim kuşağımız, Atatürk’ü salt kitaplardan okuyup öğrenmedi. Atatürk’ü yaşadık. Ne var ki, bugün yaşamakta olan yaşıtlarım bile Atatürk zamanında nelerin yapılıp nelerin yapılamadığını unutmuş görünüyorlar. Çoğu kendini hala Atatürkçü sanıyor.

Atatürk zamanında yapılamayan her şey bugün yapılıyor, ama yapılan hiçbir şey de bugün yapılmıyor ve hala bunun adına Atatürkçülük diyorlar.

Türbelerin ziyareti, evliya mezarlarından medet ummak, sözde ermiş mezarlarında mum yakmak ve hacı yeşiline boyalı teneke sandıklara para atmak gibi şeyler Atatürk zamanında yoktu. Atatürk ölünce bunların hepsi yapıldı ve yapılıyor. Sizler Atatürkçüydünüz ama buna ses çıkarmadınız.

Atatürk zamanında hacca gidilmezdi. Atatürk’ün ölümünden sonra hacca gitmek hem de yasayla özgürleşti. Arap’ın kızgın çölüne paralarımızı döktük. Oysa Kur’an, İslamın beş koşulundan biri olan hacca gitmeyi borçlu olanlara yasaklamıştı. Türkiye’nin salt dış borçları 50-60 milyar dolardır ve doğacak çocuklarımız bile borçludur. Bunca dış borç, hacca gidenler de dahil, bütün Türkiye insanları için alınmıştı; yani hepimiz borçluyduk. Hac yasağının kaldırılmasına da siz Atatürkçüler ses çıkarmadınız.

Atatürk, Latince İncil’in ulusal dillere çevrilmesinden dörtyüz yıl sonra hem Kur’an’ı hem de ezanı Türkçeleştirmişken, Atatürk’ün ölümünden sonra birden geriye dönüşle ezan yine Arapçalaştırılmıştır ve siz Atatürkçüler buna da ses çıkarmadınız.

Atatürk zamanında Türkiye’de “tevhid-i tedrisat” denilen öğretim birliği vardı. Atatürk’ün ölümünden sonra gerici dinciler “ölülerimize cenaze namazı kıldıracak, ölülerimizi yıkayacak imamlarımız bile yok!” yaygarasıyla bu yasayı bozdular ve imam hatip liselerini açtırdılar. Cenaze namazı kıldırmak gerekçesiyle açılmış olan imam hatip lisesi çıkışlılar eğitimden adalete, içişlerinden dışişlerine dek bütün devlet kurumlarının içinde yüzde elliden çok yer almışlardır. Salt eğitim müdürlerinin yüzde yetmişi imam hatip liseleri çıkışlıdır. Şimdi de bunları Harp Okulu’na sokmaya devleti zorluyorlar. Siz Atatürkçüler buna da ses çıkarmadınız veya çıkaramıyorsunuz.

Atatürk zamanında Kur’an kursları denilen gericilik yuvaları açmak yasaktı. Atatürk’ün ölümünden sonra salt her ilde değil, ilçelerde, hatta bucaklarda bile Kur’an kursları açıldı. Sizler buna da ses çıkarmadınız, çıkaramadınız.

Sözde laik ve tarihinde hiçbir zaman da laik olamamış laik Türkiye cumhuriyeti devleti, Atatürk zamanında hiçbir devlet adamının girişmeye yüreklenemeyeceği biçimde, yabancı ülkelerdeki elçiliklerimize ve konsolosluklarımıza din ataşesi adı altında din görevlileri atadı ve siz Atatürkçüler buna da ses çıkaramadınız.

Yeşilköy Havaalanı’nın adını Atatürk Havaalanı’na çevirmekle kendini Atatürkçü sanan ve cumhuriyet tarihimizin daha kötüsü bulunamayacak en kötü cumhurbaşkanı olan General Evren’in buyruğuyla bütün okullara din dersi adı altında İslam’ın salt Sünnilik dersi, zorunlu ders olarak konuldu ve siz Atatürkçüler hiç sesinizi çıkarmadınız ya da çıkaramadınız…

Otuz Ramazan günü, üç büyük kentimiz dışında, bütün Türkiye’de, Müslüman kesimin görünür ve görünür olmayan baskısıyla su ve cigara içilemez, yemek yenilemezken, aşçı dükkanları kapalıyken, o üç büyük kentte bile içkili yerler kapalı tutulurken, yılın her günü  gazinolarda, kahve ve çayevlerinde, aşevleri gibi yerlerde “aileye mahsus” yazılı utanç verici levhalarla kadınları erkeklerden ayıran, yani gözlerinin arkasında cinsel organları bulunan, üniversite kapısında nöbet bekleyen ve görevi üniversiteyi korumak olan bir polisin kısa kollu entari giyiyor diye bir kız öğrenciyi dövdüğü Türkiye’de yaşayan sizler hala Atatürkçü müsünüz?

Şimdi de, bütün bunlar olup biterken, “sen ne yaptın?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Evet biliyorum,yaptıklarım yetersizdi, ama biliyorsunuz bunları hep söyledim, hep konuştum ve hep yazdım.

Sizlerin Atatürkçülüğünüz, hani leblebicinin leblebi, yağcının yağ, kabakçının kabak satmasını anlatmak için kullanılan “cı” eki gibi, bir şey sattığınızı anlatır. Sizler Atatürk’ü satan Atatürkçülersiniz.   

Yineleyerek soruyorum: Atatürk’ün ölümünden sonra adım adım ilerleyen gericilik, dinsel bağnazlık ve köktencilik bugün yurdumuzda artık adım adım değil, koşar adımla gelişirken, sizler hala Atatürkçü müsünüz? Bugün gericilik batağına saplanmış olan Türkiye’de kendinize hala “Atatürkçüyüm”  demekten utanmıyor musunuz?

Ey Atatürkçü büyükler, küçükler, yaşlılar, gençler, kadınlar, erkekler, yönetenler ve yönetilenler, bütün sizler Atatürkçü değil, birer yalancısınız.

İyi ki hiçbir zaman Kemalist ya da Atatürkçü olmamışım. Ama Atatürk’ün Türkiye’nin çok seyrek yetiştirdiği büyük insanlardan biri olduğuna inanıyorum. O’nu seviyorum, o’na insan olduğu için eleştirme hakkımı da koruyarak, çok büyük saygı duyuyorum ve böyle bir ülkeden…..hayır hayır artık susuyorum.
                                                                                       3 MAYIS 1993
AZİZ NESİN

                                                                                                              

1 yorum:

benimben dedi ki...

"O’nu seviyorum, o’na insan olduğu için eleştirme hakkımı da koruyarak, çok büyük saygı duyuyorum"

Atatürkçü geçinen Atatürkçü'lerin düştüğü gaflet, O'nu putlaştırmak, sorgulamamak, eleştirmemek, içi boş kalıplara sokmak, öngörüsünden nasiplenememektir.

Bu yüzden o 6 ok, Atatürkçü geçinen kişi ve kurumların bi taraflarına kaçmak üzere. Gerçekten o değerlere sahip çıkanlar ise kurunun yanında yanan zavallı yaşlar oluyorlar ne yazık ki...