AZİZ NESİN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
AZİZ NESİN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
uğur dündar'ın sunduğu haber programına katılan levent kırca ve müjdat gezen, çok keyifli sohbet ettiler ve annemle salonun kanepesinde uzun zamandır bu kadar güldüğümüz olmamıştı. neden bunu anlatıyorum? çünkü uzun zamandır kimse aziz nesin'den bu kadar bahsetmemişti. levent kırca ve müjdat gezen aziz nesin hakkında bir sürü şey anlattılar. özellikle sivas katliamını. içim rahatladı resmen. aziz nesin unutuldu diyordum ama ulusal kanalda, haber bülteninde aziz nesin'den bahsedilince derin bir ohh çektim. sivas katliamıyla ilgili de söyleyecek bir kaç sözüm var...aziz nesin!i bahane göstererek, o an madımak otelinde bulunan alevileri, yazarları, şairleri, ÖTEKİ'leri öldürmek istiyorları. hadi bunu (malesef) anlıyorum da, oteldeki masum aileler,çocuklar,tam 37 kişiyi ateşe verip öldürdüler. bir de olayın üstüne, madımak otelini et lokantası yapıp, alevle yaktıkları 37 can gibi, alevle pişirdikleri etleri zevkle yediler. bildiğim kadarıyla da hala dönerci olarak işletiliyor.
aydınları katletmek isteyen,oteli ateşe verirken aziz nesin'e "şeytan aziz, sivas'dan ölün çıkacak" diye bağıran faşistler; aydınların yaydığı ışığı alevle söndüremeyeceğinizi bilmiyor muydunuz?
Etiketler:
AZİZ NESİN
otobüs ve aziz nesin

- "Bu film çok saçma. ben milletimi bilirim. o kadar türk, bir otobüste, İsveç'in ortasında bir hafta kalacak ve dışarı bile çıkamayacaklar... o kadar zamanda o türkler dışarı çıkar, üç beş sarışın hatun düdükler, iki de kebapçı dükkanı açarlar"
ahahahah :)) Aziz Nesin, seviyorum seni ya...
Etiketler:
AZİZ NESİN,
biraz da gülelim
NESİN VAKFI'NA YARDIM
Bugün Evrensel gazetesinin kültür sayfasında vakıfla ilgili sevindirici bir haber yayınlandı. Yönetmenliğini Abdullah Cabaluz'un üstlendiği, Henrik İbsen'in başyapıtından uyarlanan "PEER GYNT" adlı oyun, yarın saat 20.30'da Bilgi Üniversitesi Dolapdere Kampüsü'nde "vakıf yararına" oynanacak. Tiyatro Oyunbaz, Nesin Vakfı'yla yardımlaşmanın en güzel yolunun sanattan geçeceği düşüncesiyle, 2009-2010 sezonunda da sergilenecek olan oyunun yarın akşamki gösteriminin gelirlerini vakfa adayacak.
1973 yılında Aziz NESİN tarafından kurulan Nesin Vakfı, geçirdiğimiz sel felaketinde Karasu deresinin taşması sonucu sular altında kalmıştı. Vakıfta eğitim gören büyüklü küçüklü tüm çocukların elbirliğiyle evvela NESİN'in el yazmaları,defterleri,kitapları ve diğer arşivler korumaya alınmıştı. Aziz Nesin'in oğlu Ali Nesin, vakfın internet sitesinde arşivin kurtarılmasını şu sözcüklerle açıklamıştı :
“Aziz Nesin'in yıllarca biriktirdiği gazete koleksiyonunun büyük bir kısmını ciltletmiştik. Büyük ölçüde parasızlıktan ama bir miktar da ihmalkârlıktan ciltletemediğimiz binlerce gazete hamur oldu. 1976'nin Politika gazetelerini çamur içinde gördüm. İçim acıdı... Aziz Nesin'in bütün arşivi kurtarıldı. Çocuklarımızın aklına ilk bu notlar gelmiş. 3000 dolayında dosya... İnanılmaz bir sürat ve imrenilecek bir işbirliğiyle çocuklar bütün dosyaları su basmadan kütüphaneden ikinci kata çıkarmışlar. Sabahın köründe uykularından fırlayıp... Çocuklarımızın kimisi haylaz kimisi yaramaz kimisi söz dinlemez olabilir, ama hiç görmedikleri Aziz Dede'lerinin notlarının ilk kurtarılacak eşya olduğunu biliyorlar... Bunu onlara nasıl öğrettik acaba? Eğitim işte böyle bir şey olmalı.”
Arşiv kurtarıldı kurtarılmasına ama Vakfın mutfağı, bahçesi, kütüphanesi, tiyatro salonu, çiftliği, kısacası çocuklarının eğitim ve yaşam alanları çamur içinde kaldı. Toplam zarar en az 300 bin lira... Medyada pek rağbet görmeyen (!) bu üzücü durum karşısında vakıf, dostların bu durum karşısında onları yalnız bırakmayacakları inancı içerisinde. Şuanda Çatalca halkı ve Nesin Vakfı çocukları sular altında kalan yaşam alanlarını el ele onarmaya çalışıyorlar.
Nesin Vakfı'na yardım için http://www.nesinvakfi.org/dostlara.php
Etiketler:
AZİZ NESİN
YALANCI ATATÜRKÇÜLER
Siz, Atatürkçü müsünüz? Büyük çoğunluğunuzun “evet” dediğini duyuyorum.
Siz yalancı mısınız, diye soruyorum. Hepinizin birden “hayır” dediğini duyuyorum.
Bizim kuşağımız, Atatürk’ü salt kitaplardan okuyup öğrenmedi. Atatürk’ü yaşadık. Ne var ki, bugün yaşamakta olan yaşıtlarım bile Atatürk zamanında nelerin yapılıp nelerin yapılamadığını unutmuş görünüyorlar. Çoğu kendini hala Atatürkçü sanıyor.
Atatürk zamanında yapılamayan her şey bugün yapılıyor, ama yapılan hiçbir şey de bugün yapılmıyor ve hala bunun adına Atatürkçülük diyorlar.
Türbelerin ziyareti, evliya mezarlarından medet ummak, sözde ermiş mezarlarında mum yakmak ve hacı yeşiline boyalı teneke sandıklara para atmak gibi şeyler Atatürk zamanında yoktu. Atatürk ölünce bunların hepsi yapıldı ve yapılıyor. Sizler Atatürkçüydünüz ama buna ses çıkarmadınız.
Atatürk zamanında hacca gidilmezdi. Atatürk’ün ölümünden sonra hacca gitmek hem de yasayla özgürleşti. Arap’ın kızgın çölüne paralarımızı döktük. Oysa Kur’an, İslamın beş koşulundan biri olan hacca gitmeyi borçlu olanlara yasaklamıştı. Türkiye’nin salt dış borçları 50-60 milyar dolardır ve doğacak çocuklarımız bile borçludur. Bunca dış borç, hacca gidenler de dahil, bütün Türkiye insanları için alınmıştı; yani hepimiz borçluyduk. Hac yasağının kaldırılmasına da siz Atatürkçüler ses çıkarmadınız.
Atatürk, Latince İncil’in ulusal dillere çevrilmesinden dörtyüz yıl sonra hem Kur’an’ı hem de ezanı Türkçeleştirmişken, Atatürk’ün ölümünden sonra birden geriye dönüşle ezan yine Arapçalaştırılmıştır ve siz Atatürkçüler buna da ses çıkarmadınız.
Atatürk zamanında Türkiye’de “tevhid-i tedrisat” denilen öğretim birliği vardı. Atatürk’ün ölümünden sonra gerici dinciler “ölülerimize cenaze namazı kıldıracak, ölülerimizi yıkayacak imamlarımız bile yok!” yaygarasıyla bu yasayı bozdular ve imam hatip liselerini açtırdılar. Cenaze namazı kıldırmak gerekçesiyle açılmış olan imam hatip lisesi çıkışlılar eğitimden adalete, içişlerinden dışişlerine dek bütün devlet kurumlarının içinde yüzde elliden çok yer almışlardır. Salt eğitim müdürlerinin yüzde yetmişi imam hatip liseleri çıkışlıdır. Şimdi de bunları Harp Okulu’na sokmaya devleti zorluyorlar. Siz Atatürkçüler buna da ses çıkarmadınız veya çıkaramıyorsunuz.
Atatürk zamanında Kur’an kursları denilen gericilik yuvaları açmak yasaktı. Atatürk’ün ölümünden sonra salt her ilde değil, ilçelerde, hatta bucaklarda bile Kur’an kursları açıldı. Sizler buna da ses çıkarmadınız, çıkaramadınız.
Sözde laik ve tarihinde hiçbir zaman da laik olamamış laik Türkiye cumhuriyeti devleti, Atatürk zamanında hiçbir devlet adamının girişmeye yüreklenemeyeceği biçimde, yabancı ülkelerdeki elçiliklerimize ve konsolosluklarımıza din ataşesi adı altında din görevlileri atadı ve siz Atatürkçüler buna da ses çıkaramadınız.
Yeşilköy Havaalanı’nın adını Atatürk Havaalanı’na çevirmekle kendini Atatürkçü sanan ve cumhuriyet tarihimizin daha kötüsü bulunamayacak en kötü cumhurbaşkanı olan General Evren’in buyruğuyla bütün okullara din dersi adı altında İslam’ın salt Sünnilik dersi, zorunlu ders olarak konuldu ve siz Atatürkçüler hiç sesinizi çıkarmadınız ya da çıkaramadınız…
Otuz Ramazan günü, üç büyük kentimiz dışında, bütün Türkiye’de, Müslüman kesimin görünür ve görünür olmayan baskısıyla su ve cigara içilemez, yemek yenilemezken, aşçı dükkanları kapalıyken, o üç büyük kentte bile içkili yerler kapalı tutulurken, yılın her günü gazinolarda, kahve ve çayevlerinde, aşevleri gibi yerlerde “aileye mahsus” yazılı utanç verici levhalarla kadınları erkeklerden ayıran, yani gözlerinin arkasında cinsel organları bulunan, üniversite kapısında nöbet bekleyen ve görevi üniversiteyi korumak olan bir polisin kısa kollu entari giyiyor diye bir kız öğrenciyi dövdüğü Türkiye’de yaşayan sizler hala Atatürkçü müsünüz?
Şimdi de, bütün bunlar olup biterken, “sen ne yaptın?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Evet biliyorum,yaptıklarım yetersizdi, ama biliyorsunuz bunları hep söyledim, hep konuştum ve hep yazdım.
Sizlerin Atatürkçülüğünüz, hani leblebicinin leblebi, yağcının yağ, kabakçının kabak satmasını anlatmak için kullanılan “cı” eki gibi, bir şey sattığınızı anlatır. Sizler Atatürk’ü satan Atatürkçülersiniz.
Yineleyerek soruyorum: Atatürk’ün ölümünden sonra adım adım ilerleyen gericilik, dinsel bağnazlık ve köktencilik bugün yurdumuzda artık adım adım değil, koşar adımla gelişirken, sizler hala Atatürkçü müsünüz? Bugün gericilik batağına saplanmış olan Türkiye’de kendinize hala “Atatürkçüyüm” demekten utanmıyor musunuz?
Ey Atatürkçü büyükler, küçükler, yaşlılar, gençler, kadınlar, erkekler, yönetenler ve yönetilenler, bütün sizler Atatürkçü değil, birer yalancısınız.
İyi ki hiçbir zaman Kemalist ya da Atatürkçü olmamışım. Ama Atatürk’ün Türkiye’nin çok seyrek yetiştirdiği büyük insanlardan biri olduğuna inanıyorum. O’nu seviyorum, o’na insan olduğu için eleştirme hakkımı da koruyarak, çok büyük saygı duyuyorum ve böyle bir ülkeden…..hayır hayır artık susuyorum.
Etiketler:
AZİZ NESİN,
okumak lazım