demin enteresan bişey oldu :)
gothic edebiyatın kralı edgar allen poe'nun romanından uyarlanmış HOUSE OF USHER isimli 1960 yapımı filmi indirmiştim. cd'ye yazmak için sağ tıklayıp filmin boyutuna baktım. filmin boyutu tam olarak 666 MB :) POE öteki taraftan bana küçük latifeler yapıyor sanırım...:)
sabah sabah...
aileyle yaşamak ne kadar zor ya...hele yıllarca üniversitede başka şehirde bekar hayatı sürdükten sonra dönüp yine ailenin yanına gelmek...bi taraftan "oooh karnım tok sırtım pek" diyosun, bi taraftan idiot gibi kalakalıyosun evin ortasında. hele bi de kız çocuksan...23 yaşında da olsan fark etmiyo. en azından bizim aile için...
"cennetten de garip film" belgesel projesi için eleman ilanı vermişler. şehirdışı çekimlere katılabilecek, veya post prodüksiyonda yardımı dokunacak stajiyer arıyorlar. okulum bitmedi, evde boş oturuyorum. ileride çok pişman olucam bu günleri değerlendirmediğim için; bunun da farkındayım. başvurdum ilana. hemen cevap da geldi. bir mail daha atıcaz bizi bekle diye. projenin felsefesi de benim düşünce yapıma çok uygun. herşey çok güzel. siya siyabendle beraber yürütülecek bir belgesel projesi. (bkz: http://www.cennettendegaripfilm.com/ )
annemlere anlattım bu iş başvurusu olayını. annem emekli bankacı psikolojisiyle hemen eleştirmeye başladı. yok efendim bu işler sağlam olmazmış, yok efendim ben ne zaman para kazanmaya başlicakmışım, bankacılık gibi garantili bi meslek seçmemişim.dır dır dır....yahu ne zaman set ekibiyle çalıştın da yorum yapabiliyorsun? benim bile ilk olucak diye yorum yapmak istemiyorum. evet, memuriyet gibi ayın 5inde maaş yatmıyo,evet memuriyet gibi eve dönüş saatin yok..ama memuriyet gibi insanı idiotlaştırmıyor da bu da bir gerçek. işin yaratıcı boyutu var. bankacı olup elalemin paralarını hesabını tutmaktansa, az para kazanıp kollektif bi çalışmayla ortaya güzel işler çıkarmak daha zekice bence. ya da daha "benlik"... göğsümü kabarta kabarta, "bu belgeseli biz yaptık, bu bizim emeğimizin ürünü" demek var bunun sonunda. işte o duygu hiç birşeyle ölçülemez. o duygunun değeri güzelliği anlatılamaz...
hala en ufak adımımda annemlerin yorumunu duymak,engellerine takılmak yıpratıcı.... 20 yıl sonra bu günleri özleyeceğimi biliyorum ama şunu da itiraf etmem gerek kendime; 20 yıl sonra bu kadar elim kolum bağlı hissetmeyeceğim için bu günleri anarken içimden bi ses "mazide kaldı,şimdi gülüp geçmek yeter" diyecek...
"cennetten de garip film" belgesel projesi için eleman ilanı vermişler. şehirdışı çekimlere katılabilecek, veya post prodüksiyonda yardımı dokunacak stajiyer arıyorlar. okulum bitmedi, evde boş oturuyorum. ileride çok pişman olucam bu günleri değerlendirmediğim için; bunun da farkındayım. başvurdum ilana. hemen cevap da geldi. bir mail daha atıcaz bizi bekle diye. projenin felsefesi de benim düşünce yapıma çok uygun. herşey çok güzel. siya siyabendle beraber yürütülecek bir belgesel projesi. (bkz: http://www.cennettendegaripfilm.com/ )
annemlere anlattım bu iş başvurusu olayını. annem emekli bankacı psikolojisiyle hemen eleştirmeye başladı. yok efendim bu işler sağlam olmazmış, yok efendim ben ne zaman para kazanmaya başlicakmışım, bankacılık gibi garantili bi meslek seçmemişim.dır dır dır....yahu ne zaman set ekibiyle çalıştın da yorum yapabiliyorsun? benim bile ilk olucak diye yorum yapmak istemiyorum. evet, memuriyet gibi ayın 5inde maaş yatmıyo,evet memuriyet gibi eve dönüş saatin yok..ama memuriyet gibi insanı idiotlaştırmıyor da bu da bir gerçek. işin yaratıcı boyutu var. bankacı olup elalemin paralarını hesabını tutmaktansa, az para kazanıp kollektif bi çalışmayla ortaya güzel işler çıkarmak daha zekice bence. ya da daha "benlik"... göğsümü kabarta kabarta, "bu belgeseli biz yaptık, bu bizim emeğimizin ürünü" demek var bunun sonunda. işte o duygu hiç birşeyle ölçülemez. o duygunun değeri güzelliği anlatılamaz...
hala en ufak adımımda annemlerin yorumunu duymak,engellerine takılmak yıpratıcı.... 20 yıl sonra bu günleri özleyeceğimi biliyorum ama şunu da itiraf etmem gerek kendime; 20 yıl sonra bu kadar elim kolum bağlı hissetmeyeceğim için bu günleri anarken içimden bi ses "mazide kaldı,şimdi gülüp geçmek yeter" diyecek...
Creature from the Black Lagoon (1954)
Türkçeye "kara gölün canavarı" olarak çevrilmiş film. evet eski bir bilim kurgu filmi olduğu için canavarımız, balık kostümü giymiş bir insan. su altında artistik yüzüşler yapıyor. izlemenizi tavsiye ederim. afiyet olsun :)
http://rapidshare.com/files/81992255/cftbl.part1.rar
http://rapidshare.com/files/81998822/cftbl.part2.rar
http://rapidshare.com/files/82003162/cftbl.part3.rar
http://rapidshare.com/files/82007332/cftbl.part4.rar
http://rapidshare.com/files/82011651/cftbl.part5.rar
http://rapidshare.com/files/82038813/cftbl.part6.rar
http://rapidshare.com/files/82043267/cftbl.part7.rar
http://rapidshare.com/files/82044439/cftbl.part8.rar
şifre : ARS
tr altyazı : http://www.turkcealtyazi.org/mov/0046876/creature-from-the-black-lagoon.html
filmin kapağını da buyrunuz :(sağ tıklayıp farklı kaydedince tam boyutu gözüküyor)
http://rapidshare.com/files/81992255/cftbl.part1.rar
http://rapidshare.com/files/81998822/cftbl.part2.rar
http://rapidshare.com/files/82003162/cftbl.part3.rar
http://rapidshare.com/files/82007332/cftbl.part4.rar
http://rapidshare.com/files/82011651/cftbl.part5.rar
http://rapidshare.com/files/82038813/cftbl.part6.rar
http://rapidshare.com/files/82043267/cftbl.part7.rar
http://rapidshare.com/files/82044439/cftbl.part8.rar
şifre : ARS
tr altyazı : http://www.turkcealtyazi.org/mov/0046876/creature-from-the-black-lagoon.html
filmin kapağını da buyrunuz :(sağ tıklayıp farklı kaydedince tam boyutu gözüküyor)
Etiketler:
film kapakları,
sinema
the war of the worlds 1953
film muhteşem...zaten hemen her filmin orjinali daha güzel, daha doyurucu oluyor. bugün oturdum izledim. 1953'e göre süper görsel efeklere sahip. Gene barry'nin "herşeyi bilen adam" tiplemesi yine oldukça yerinde :)) Barry filmde sadece meteor bilimcisi ama, herşeyden de anlıyor. Byron Haskin'in filmi THE WAR OF THE WORLDS'ü izlemenizi tavsiye ederim.Aşağıda rapid şifresini verdim. uyumlu altyazı da şu :
http://www.turkcealtyazi.org/mov/0046534/the-war-of-the-worlds.html
http://rapidshare.com/files/71632202/war.of.the.worlds.part1.rar
http://rapidshare.com/files/71635639/war.of.the.worlds.part2.rar
http://rapidshare.com/files/71639016/war.of.the.worlds.part3.rar
http://rapidshare.com/files/71643007/war.of.the.worlds.part4.rar
http://rapidshare.com/files/71647426/war.of.the.worlds.part5.rar
http://rapidshare.com/files/71651374/war.of.the.worlds.part6.rar
http://rapidshare.com/files/71656028/war.of.the.worlds.part7.rar
http://rapidshare.com/files/71628827/war.of.the.worlds.part8.rar
pass : ARS
bu da arşivciler için; filmin dvd olarak kapağı : (not: sağ tıklayıp resmi farklı kaydederseniz resim tam ebatıyla görüntülenecektir.)
Etiketler:
film kapakları,
sinema
me-se-ne MSN
hiçbir zaman MSN'i "MESENE" şeklinde okumadım. Bugün aklıma takıldı. Yahu bir sürü insan bunu "mesene" diye okuyor ve biz onlara gülüyoruz. bunun aslı nedir diye düşündüm ve üniversite birinci sınıftayken gördüğümüz türk dili kitabıma baktım. evet yaptım bunu, üşenmedim. türk diline göre, yabancı dildeki kısaltmalar türkçe harflerin okunuşlarıyle okunur. yani "em-e-sen" yanlış, "me-se-ne" doğruymuş. accık utandım kendimden ama insan çelişkiye düşüyor. şimdi ben me-se-ne diye okumaya başlasam insanlar içlerinden "oha yanlış okuyo lağğn" diyip bana çaktırmadan gülerler mi acaba... neyse bir de ekşi sözlüğe bakalım.aşağıda yazanlar ekşisözlükten alıntı:
"... hoş görülemeyecek bir tutum ise, kısaltmaların türkçedeki harf adlarına göre değil de, ingilizcedeki harf adlarına göre okunmaları ve gelen eklerin de buna göre getirilmesidir.
gta’den etkilendiler adam öldürdüler (pcworld, kasım 2003, 188).
adsl’in durumuna kısaca bir göz atalım… (pcworld, kasım 2003, 138).
… bu ay ben de evdeki bağlantımı adsl’e taşımaya karar verdim. (pcworld, kasım 2003, 139).
4.800 dpi’da mürekkep baskı (chip, eylül 2003, 42).
spam’i 18. yüzyıl metotlarıyla durdurun (pcworld, kasım 2003, 144).
bu örneklerdeki kısaltmalar, özel ad dahi olsalar türk alfabesindeki harf adlarına göre okunmalıdır. her şeyden önce kısaltmaların terimin türkçesinin baş harflerine göre olması gerekmektedir. özel ad biçimindeki kısaltmalar ile türkçesi bulunmayan terimlerin kısaltmasına da, son harfin türkçedeki seslendiriliş durumuna göre ekler getirilmelidir: gta’dan (okunuşu ge-te-a-dan), adsl’ye (okunuşu a-de-se-le-ye) ve adsl’nin (okunuşu a-de-se-le-nin), dpi’de (okunuşu de-pe-i-de)… bir hece oluşturan kısaltmalar ise türkçedeki okunuşa göre ek almalıdır: spam’ı.
gta’den etkilendiler adam öldürdüler (pcworld, kasım 2003, 188).
adsl’in durumuna kısaca bir göz atalım… (pcworld, kasım 2003, 138).
… bu ay ben de evdeki bağlantımı adsl’e taşımaya karar verdim. (pcworld, kasım 2003, 139).
4.800 dpi’da mürekkep baskı (chip, eylül 2003, 42).
spam’i 18. yüzyıl metotlarıyla durdurun (pcworld, kasım 2003, 144).
bu örneklerdeki kısaltmalar, özel ad dahi olsalar türk alfabesindeki harf adlarına göre okunmalıdır. her şeyden önce kısaltmaların terimin türkçesinin baş harflerine göre olması gerekmektedir. özel ad biçimindeki kısaltmalar ile türkçesi bulunmayan terimlerin kısaltmasına da, son harfin türkçedeki seslendiriliş durumuna göre ekler getirilmelidir: gta’dan (okunuşu ge-te-a-dan), adsl’ye (okunuşu a-de-se-le-ye) ve adsl’nin (okunuşu a-de-se-le-nin), dpi’de (okunuşu de-pe-i-de)… bir hece oluşturan kısaltmalar ise türkçedeki okunuşa göre ek almalıdır: spam’ı.
ADSL, türk telekomun reklamlarında bile ey-di-es-el diye okunuyor sanırım di mi? gerçi bunun tartışmasını yapacak durumda değiliz, zira konuştuğumuz 100 kelimeden 40 ı ingilizce. çünkü ingilizce heryerde ve türkçeye çevrilemeyecek kadar yoğun ingilizce özel isimlerle doluyuz. ama en azından kısaltmaları türkçe okumak gerek. burdan "msn" e "me-se-ne" dediği için dalga geçtiğim tüm arkadaşlarımdan özür diliyorum ya kusura bakmayın varmış bi bildiğiniz...
alice in wonderland !
süpersonik insan, dostum cansu'nun bana doğumgünümde aldığı alice posterimi sonunda çerçevelettim !! tekrar teşekkür ederim cansu, odam bambaşka oldu posteri asınca !