aylardır oturup atam gibi sohbet edemediğim eski ev arkadaşım melike'yle küçük beyoğlunda görüştük geçen gün. az zamanımız vardı ( yaklaşık 2 saat) 2 saatin içine bir yıllık sohbeti sığdırarak (hızlı ve komik) hasret giderdik. pek iç açıcı olmamıştı arkadaşlığımızın "mola" süresi. benim bir anda karar verip bir hafta içinde evden çıkmama sebep olan olayları hatırlamak bile nefes alıp verişimin bozulmasına yetiyor. hiç iyi şeyler olmadı. bir anda evimi, aşık olduğum şehri, arkadaş olduğum semt esnafını, canım sıkılınca gidip kıyısına oturduğum göleti, camı açtığımda içeri doluşan kuş seslerini ve en önemlisi dostlarımı bırakıp, daha doğrusu onlardan vazgeçmek zorunda kalıp kendimi hiç istemediğim metropole attım bir haftada. tüm yaşamım değişiverdi. ve ben bunların başrolünü oynarken, gözümü kapatıp bir an önce filmin bitmesini bekledim. o anlarda neler olup bittiğini gözlerimle görüyordum ama beynimle buna inanmıyordum, hani hakkaten film oynuyor gibiydi. ya da ben öyle olmasını istiyordum. "bir an önce bitmeli"...
tüm bunlar olup biterken melike'yle aramızda hiç bir kişisel problem olmadı. iki gün öncesinde bit pazarından çuvalla film alıp "cebimizde kalan son iki milyonla nasıl eve döneriz"in hesabını yapıyorken, o günler ve sonrası melike'yle de iki yabancı olup çıktık. bu belki benim o filmi tekrar görmek istemeyişimin bir sonucuydu. belki melike'nin ikimize de hatırlatmak istememesiydi sebep. ama orda bi köy var ya uzakta, o köy bizim köyümüzdü işte :) nihayet çorbalar soğuyunca içtik eskisi gibi. o gün küçük beyoğlunda, sanki kocaelinde yaşananlar hiç olmamış gibi gülüp eğlendik. herşey eskisi gibi oldu bir iki saat için. bir de ajanda almıştı bana melike ; "illallah ajandası" :))
ajanda adıyla, yaşadıklarımızı özetliyordu. "illallah"... dostluklar, basit sebeplerle yıkılabiliyorsa ortada dostluk görünümünde başka bi şey varmış dedirtmişti bu olanlar bana. ve düşündükçe hala delirecek gibi oluyorum. ama şimdi küçük bi kaçış buldum kendime. o da melikenin gülen yüzü. hatta şöyle bir sıralama; olaylar-hatırlamak-illallah-gülen yüz.. :) gerçekten de ne kadar kötü şey yaşanırsa yaşansın, ne kadar gözyaşı dökülürse dökülsün, dönüp baktığımda gülümsemeyi özlemişim... kızlarla mutfak masasında absürd komedi tadında yaptığımız sohbetler, okuldan geldiğimde ercanların ben yokken bilgisayarıma kurdukları fifa kısayolunu masaüstünde görüp çığlık atmalarım, sims oynamalarımız, kedilerimizin bok kokusu, zemin katta oturan kürt öğrencilerle çay-ekmek alışverişlerimiz, günay'ın "tıs tıs" konuşmaları, kendi çapımızda düzenlediğimiz doğumgünleri, üşüyen ellerimizi ısıtmak için girdiğimiz bulaşık yıkama yarışları, fatura az gelsin diye kapattığımız doğalgaz şofbeni...herşeye dönüp bakıp gülümsemeyi özlemişim.
melike, bi daha görüşelim, bi daha illalah diyelim olup bitenlere...
0 yorum:
Yorum Gönder